yelkenli

 Bazı geceler oturup kendime acırken buluyorum kendimi, böyle gizli gizli, sessiz sedasız üzülüyorum kendime.Neden bilmem ama ansızın geliyor arada böyle işte, kimse bana acımasın diye ördüğüm o tuğla duvarın tepesinde otururken, ayaklarımı sallandırırken buluyorum kendimi, tabii hepsi kafamın içinde...Bazen öyle uzaklardan, ağır ağır işitir gibi oluyorum , önyargının hakim olduğu dominant, kalın sesleri. Gariptir ki soğuk hissettiriyorlar, başka her şey de olurdu ama onlar soğuk hissettiriyorlar.. ''kızım, kendi kendine bunalıma girme'', ''delirdin mi sen'', ''neden kendine böyle eziyet ediyorsun, daha genceciksin, yolun daha çok başındasın'', ''böyle hemencicik yelkenleri suya indirmek olur mu?''. olur mu? yelken dedikleri, parça pinçik ucuz kumaşsa olur, çünkü bazen boğulacağını bile bile çırpınmak anlamsızdır, çırpınmak asıl boğulmanı sağlayandır. kalırsan da, tepki vermezsen de boğulursun ama değer mi? O yorulmaya değer mi? Bu gecenin sorusu da bu olsun.. Bunu düşünerek biraz vakit harcayacağım, korka korka, içim sıkıla sıkıla gezineceğim biraz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

taslak işte

 Nasılsın sorusuna yorgunum diyorum genelde, lügatımda kalan tek kelime buymuş gibi tekrarlıyorum hayat nasıl olursa olsun epey zor geçiyorm...