Hiç Sözüm Yokken

 

Mutlulukla hayaller kurarak, hatta bazen koşa koşa hevesle geçtiğim yolların asfalt taşları vuruyor kalbime… Nasıl bir döneme denk geldim bilmiyorum, nasıl böyle hüsranlar arasında yuva yaptım bilmiyorum… Mutsuzluk, umutsuzluk, düş kırıklığı ve bozuk akıl sağlığı.. Yıllardır beraber oyunlar oynadığım arkadaşlarımdı, sonra aramıza pişmanlık katıldı. Onun yükünü taşımayı bir türlü beceremedim, büyüsem de onun yanında hep küçük kaldım…

     Yer yer karanlık, bir çocuk için biraz korkutucu ve çıkmaz olan bal sokakta kısılıp kalmışız sanki. Korkmuyorum ama yalnız değilim.. Oyun arkadaşlarımın bildiği tek oyun saklambaç.. Sanki hepsi ebe ve bir tek benim saklanmam gerekiyor, sesleri duyuyorum biraz uzaktan ‘’ 13,14,15 önüm arkam sağım solum sobe…’’ nerede olursam olayım, ya da hangi kuytu köşeye tünersem tüneyeyim her defasında beni sobeliyorlar, ne kadar oynarsak oynayalım ben ebe olamıyorum, bana hiç sıra gelmiyor ve sürekli saklanmak yorucu, yoruldum… Artık saklanmak istemiyorum ama oyunbozan da olmak istemiyorum, bir kere de bulamasınlar istiyorum, saklandığım yerde kalmak, unutulmak istiyorum. Mümkünse kaybolmak istiyorum, bir daha hiç bulunmamak üzere…

                                                                                           Rose

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

taslak işte

 Nasılsın sorusuna yorgunum diyorum genelde, lügatımda kalan tek kelime buymuş gibi tekrarlıyorum hayat nasıl olursa olsun epey zor geçiyorm...