Bir varmış, hiç yokmuş.


           
 Sevgili 15 yaşım, 

  Tarih tekerrür etmeyecek ve senin gibi biri bir daha yer yüzüne gelmeyecek belki,
Belki de senin gibi kendi içsel dünyasında çatışan, kafasının içinde ölüler ve dirilerle konuşan milyon tane insan var. Büyüdüm ve hâlâ emin değilim seçeneklerden. Bildiğim bir şey var ise o da kendini yalnız hissettiğin ve korktuğun. Kendini çaresiz hissediyor, zaman zaman boşluklara dalıp çıkamayacak gibi oluyorsun. Boğulduğunu düşündüğün sularda ben yüzüyorum. Kendini dinlemekten yoruldun ve insanlara karşı hissizleştin. Geçecek... şu an ördüğün duvarlarla herkese iyilik ettiğin doğru ama kendinden uzaklara ittiğin insanları özleyeceksin. Ailen dediğin insanlara veda etmenin yükü altında ezileceksin, nefes alamayacaksın ve hiç düzelmeyecekmiş göğüs kafesinin ortasındaki o yumru, boğazındaki o düğüm hiç geçmeyecekmiş gibi gelecek. Haberler kötü  geçmeyecek. Ama onlarla yaşamayı öğreneceksin kolay olmayacak belki ama kısa nefeslik rahatlamaların olacak.



           Başına gelen talihsizlikler zincirinden, yargılanmaktan, herkesin senin hakkında senden daha çok söz sahibi olmasından sıkıldın. Bazı şeylerin olması gerektiğine inan ve lütfen inancını kaybetme.
Rolünü aldın ve sahneni oynuyorsun. Felsefen bu olsun hayat senin için bir sahne olsun bazı anlarda vermen gereken en iyi tepkiyi, yapman gereken en cesurca şeyi yap. Ama sonra olduğu yerde bırak peşinden gelmesin. Gelmesin ki hislerin seni köreltmesin, sana zarar vermesin. Bilirsin büyükler der ki; her şeyin fazlası zarar. Buna inan, kendini tanıdığında anlayacaksın ne demek istediğimi. Ve birde hiç değişmeyen şeylerin var hâlâ. Mesela ne zaman biri seni sever gibi olsa sen onu daha fazla sevmeye çalışıyorsun sevginin tamamını bir kişiye yönlendirmeye çalışıyorsun ve bir bakıyorsun artık sevmiyorsun. Ve bir de hâlâ cümlelerinin sonuna anlıyorsun değil mi? Diye soruyorsun. O kadar anlamamış ki insanlar seni diline dolanmış anlaşımazlıkarın. Bir süre daha böylesin ama iyisin...
kafanın içindeki kargaşayı saymazsak. Son olarak benim için kendini biraz sev...





                                                                                                 19 yaşın...🌙

05.06.19

         
 Bazı duygularımı yitirdim... Özlemiyorum artık mesela. Beklemiyorum artık... Gelir mi? Gelmez mi? Şüphem yok terk edildiğimden... Ama çocuksu hayallerim var hala. Her doğum günümde babamın beni sevmesini dilemek gibi. Can acıtıcı  gerçekler can kırıklıklarımı arttırıyor. Sabredemiyorum artık. Eskisi gibi değilim, çok değiştim. Önceden sadece öfke hissederdim. Yine de beklerdim. Şimdi ise ne hissedeceğimden  habersiz, gelmeyeceğinden emin gibiyim. Umutlarım mı tükendi yoksa duygularım mı? hala daha kararsızım. Sadece sevgimin hiç bitmeyeceğinden korkar gibiyim. Sanki beni sevdiğini ve bir yerlerde  beni aradığını hisseder gibiyim. Ama bir o kadar da eminim ki benden vazgeçeli, beni unutalı yıllar oldu. Yoksa niçin bir insan çocuğuna 18 yıl ulaşmaya çalışmaz ki? çalıştı da ben mi ittim onu yoksa? çok iyi sebepleri olmalı, bahaneleri değil. Son zamanlarda hiçbir şeyden emin olamıyorum artık. Yaşadığım günlük hayat bile hayal meyal geliyor. Kimseyi yargılayacak veya teselli edecek kadar kendimde değilim.  Bazı şeylere de kesin kanaat getirecek kadar da aklım başımda. Sanırım sadece geride bırakılan çocuk olmayı kaldıramadı bünyem yaklaşık 18 yıldır. Yine de bir yerlerden çıkıp gelecek düşüncesini silemedim yıllardır ama yakındır çünkü dediğim gibi bazı duygularımı yitirdim. Henüz ne olduklarının farkında değilim sadece....



                                                                                                      Rose...

complicated/puzzling

 Olmam gereken insan gibi davranmaktan çok sıkıldım.. Yani sıkılmak değil de yoruldum, sosyal olmanın beni şarj etmesi gerekiyordu halbuki ben gittikçe tükeniyorum.. Normal olmak için bu kadar efor sarfetmem mi gerekiyor?  Ben git gide azalıyorum, un ufak parçalara bölünsem bile görünmez değil de daha da göz önünde gibi hissediyorum.. Böyle olmaması gerekiyordu, sanırım böyle olmamam gerekiyordu... Bunun için de suçlu bulamıyorum, bahanelerim bir neden oluşturamayacak kadar bayattır eminim ve kendimi savunasım gelmiyor içimden zaten yeterince yorgun hissettiğimden. hiç bir şey için çabalayamayacak kadar yorgun ve zaten şimdiden her şeye geç kalmış gibiyim.. Hem çok derinliklerde arıyorum kendimi hem de sığılığa vurmuş gibiyim. Çok yorgunum kelimelerinden başka kelime de gelmiyor gözümün önüne, ne kadar anlatsam da neyi kastettiğim anlaşılmıyor gibi, sanki bir tek benim başıma geliyormuş da bütün duyguları üstüme salmışlar gibi.. Bu kadar hissin arasında kaybolmak hissizleştiriyor beni.. Olmam gerekeni de, olduğumu da kimseye sevdiremiyorsam eğer, sorun bende mi? ala'm der ki ''  çok barizsin ama seni görmek istemeyene sen görünmezsin''. Ben gerçekten de görünmez miyim? ruhsuz olmadığımı düşünürdüm ama öyle miyim? Benzersiz, eşsiz değilim belki ama normale göre çok mu ucubeyim? Tuhaf olanın ne olduğunun farkına varamayacak kadar kopuk mu yaşıyorum hayattan, hayalet miyim? olduğum yerde mutlu değilim..

Yürüyen Zombiler Derneği

     Bok gibi biraz, kırılmış gibi değil de daha çok bunalmış gibi, yıpranmış veya eskimiş gibi. Sonuna gelmiş bitmiş de okey'e dönüyor gibi, isteksiz bir yaşam isteği, var ile yok arası bir ruh gibi, darağacında sallanan ölü bedenler gibi, sıkışıp kalmış gibi, odağını kaybetmiş, hayallerini satmış gibi. Hayat ben koşarken mutluluğa, çelme takmış sanki, uyumak için çivilerin üzerine yatmak gibi, konuşmamak için ağızını dikmek gibi, görmek istemediğin şeyler için gözlerini sökmek gibi, kuş olup uçmak isterken kanatlarını façalamak gibi, mecburiyetten yoksun ama arzusuz gibi, derin nefes alıp ciğerlerine ulaşamadan geri vermek gibi. Kısacası dünya deliler Hastanesi.

15/1


   

Bazen gözlerin görmez, kulakların duymaz Bomboş kalırsın hiçlikte.
Yapayanlızlığımın ortasında bile duyduklarım var,
Kafayı yemiş olabilirim biraz, boşvermişliğimi öyle bir boşvermişim ki kendime olan takıntılarım dönüyor etrafımda.
Kendimi kaybetmiş olabilirim biraz ama daha ahım şahım delirmedim, daha değil,  zamanı değil.
Kendi kendime konuşuyorum bazen ama öyle karşılıklı değil.
Sanki biri arkamdan konuşuyor ama biri benim. Bunun farkında olmak beni yiyip bitiriyor.


     Diyor ki Rose: acının onun için pek bir anlamı yok.
Acı, yağmur damlalarının bir kayanın üzerinden sekmesi gibi,
Kafasının üzerinden sekip gidiyor.

taslak işte

 Nasılsın sorusuna yorgunum diyorum genelde, lügatımda kalan tek kelime buymuş gibi tekrarlıyorum hayat nasıl olursa olsun epey zor geçiyorm...