Distopik Dünya Mağdurları

            Bitki örtüsü umutsuzluk olmuş karanlık bir geleceğin sıcacık kollarına koşar adım geleceğimden habersizdim adeta. Yer, yön duygumu kaybetmiş tek bir çizginin üzerinde koşuyorum sadece. Bunalımın eşiğinden, karamsarlığın kucağından, çaresizliğin yamaçlarından, kanlı kaldırımlardan geçip de geldiğim şu noktaya bak. Umutsuzluk eteğini silkeleyip dökmeseydi beni yollara, buradan çok uzaklarda olmaktı hayalim. Bu dünyadan mağdur ve mağlup ayrılmaktan korkuyorum aslında. Kendim olmaya çalışalı dört sene oluyor, ben hala olmak istediğim yerde değilim, istediğim hayatı yaşamıyorum hala.. Denemediğim de söylenemez ki deniyorum, her sabah gözümü açtığım andan kapattığım ana kadar. Belli ki bir halta yaramıyor. Fakat iyi bir getirisi varsa o da şudur ki artık fotoğraflarda yapmacık gülümsemelerim fark ettirmiyor kendini hatta o anda mutluymuşum, hep orada kalmak istiyormuşum gibi bir halim var genel olarak. Kendimi dahil herkesi kandırabilecek bir ustalıkla gülümsüyorum artık, tabii böyle dile getirdiğimde iyi yönünü anlamakta zorluk yaşamıyor değilim.

             Koca bir ip yumağını atmış hayat kucağıma, çözmeye çalışırken esiri olduğumun farkına bile varmamışım her ne kadar sonu tahmin edilebilir olsa da.. Mutlak olan bir şey var ise o da hata yapmanın kaçınılmaz olduğudur, böyle böyle büyüdüğümüz söylenir ama hatalar bizim askerlerimiz sanırdım onlarım kölesi olduğumu anlayıncaya kadar...

                                                                                          Rose

Hiç Sözüm Yokken

 

Mutlulukla hayaller kurarak, hatta bazen koşa koşa hevesle geçtiğim yolların asfalt taşları vuruyor kalbime… Nasıl bir döneme denk geldim bilmiyorum, nasıl böyle hüsranlar arasında yuva yaptım bilmiyorum… Mutsuzluk, umutsuzluk, düş kırıklığı ve bozuk akıl sağlığı.. Yıllardır beraber oyunlar oynadığım arkadaşlarımdı, sonra aramıza pişmanlık katıldı. Onun yükünü taşımayı bir türlü beceremedim, büyüsem de onun yanında hep küçük kaldım…

     Yer yer karanlık, bir çocuk için biraz korkutucu ve çıkmaz olan bal sokakta kısılıp kalmışız sanki. Korkmuyorum ama yalnız değilim.. Oyun arkadaşlarımın bildiği tek oyun saklambaç.. Sanki hepsi ebe ve bir tek benim saklanmam gerekiyor, sesleri duyuyorum biraz uzaktan ‘’ 13,14,15 önüm arkam sağım solum sobe…’’ nerede olursam olayım, ya da hangi kuytu köşeye tünersem tüneyeyim her defasında beni sobeliyorlar, ne kadar oynarsak oynayalım ben ebe olamıyorum, bana hiç sıra gelmiyor ve sürekli saklanmak yorucu, yoruldum… Artık saklanmak istemiyorum ama oyunbozan da olmak istemiyorum, bir kere de bulamasınlar istiyorum, saklandığım yerde kalmak, unutulmak istiyorum. Mümkünse kaybolmak istiyorum, bir daha hiç bulunmamak üzere…

                                                                                           Rose

taslak işte

 Nasılsın sorusuna yorgunum diyorum genelde, lügatımda kalan tek kelime buymuş gibi tekrarlıyorum hayat nasıl olursa olsun epey zor geçiyorm...