15/4

Bu günlerde evsiz hissediyorum kendimi...
Üzerimde kimsesizliğin vermiş olduğu rahatlık var iken bir yandan da tüm o aile sorumluluğunun altında ezilmişlik hissi ile cebelleşiyorum. Akvaryumdaki balık gibiyim... Tanrım nasıl oldu da bana su koymayı unuttun? Sokakların vermiş olduğu güvensizlik ile bildiğim sokaklardan ayrılacak olmamın tedirginliği ile harmanlanmış hamurum, doğduğumdan beri.... 
Buraları terk edeceğimizi bilerek geliyoruz ya peki neden bağlanıyoruz bu sokaklara, semtlere, şehirlere? Daha da önemlisi ölmek için doğuyorsak neden bağlanıyoruz bu dünyaya? Neden misafir olduğumuz bu dünyada başka misafirlere alışıyoruz? geçici alışkanlıklar için neden hırpalıyoruz üç günlük hayatlarımızı? tabii bir de sizlerin bu alışkanlıklara sevgi diye adlandırdığınızı unutuyorum hep. Bağımlılıklarınıza aşk dersiniz, alışkanlıklarınıza sevgi. Tutturduğunuz bir dümen var ona düzen dersiniz, düzene ise mutluluk.  Ben sanırım deliyim yada zamanla delirdim belkide... Ama yeterince değil. Ayak uyduramadım bu dünyaya o kadar içinizdenim ki sevgiyi hissedebiliyorum, aşık olabiliyorum, mutluyum diyorum. ama ruhum nasıl dış kapının dış mandalı olarak kalmış ise bir türlü yolunu bulamıyorum topluma katılmanın... Ben sanırım uyumsuzluk yaratan o çatlak bardağım, köşeleri kırılmış tabağım, son sayfası yırtılmış kitabım, kullanılmayan sürahi hatta boşaltılmayan kül tabağıyım. Ben o kül tabağındaki yakılıp unutulan, sönmeye yüz tutmuş sigarayım... Boşverilmişliğin vücut bulmuş haliyim, ömrüm imtihanla geçiyor...

Aile İçin...





Son zamanlarda izlediğim çoğu filim veya dizi aynı kapıya çıkıyor, sıkıldım artık. her seferinde sevgiye veya aileye bağlanıyor her şey. ki doğru aile güzel şey, sevgi güzel şey. ya sevgi görememek?
ailemizin bizi koşulsuz şartsız seveceğine indandırıldık, ne olursa olsun bizim yanımızda olacaklarına ve bizi yargılamayacaklarına, hep arkamızda duracaklarına. ya arkamıza dönüp baktığımızda orada yoklarsa? sizce bir çocuk sevilmemeyi ailesi tarafından kabul görülmemeyi kaldırabilir mi? biz biliyor muyuz ailemiz tarafından sevgi görememek nasıl bir şey? empati yapabiliyor muyuz? şahsen ben yapabiliyorum. küçücük bir bebekken terk edilmek, hayata babasız başlamak nedir biliyorum.
o kişinin baba olamamak nedir bildiğini sanmıyorum ama ben evlat olamamak nedir iyi biliyorum.
bir gün bir daha görüşmeyeceğinizi bilmeden, vedalaşmadan vazgeçilen çocuk olmak nedir biliyorum. Sonra geride bir kaç anı kalıyor.
Onunla nasıl uyuduğumuzu hatırlıyorum; O sırt üstü uzanırdı, ben de yüz üstü üstüne uzanırdım. Sabah işe gidene kadar öyle uyurduk.
bir keresinde onunla kaldıktan sonra beni anneme götüreceği zamanı hatırlıyorum; yolda yürürken beni durdurup baş parmağını yalayıp yanağımdaki sütü silmişti. Sonra arkamızdan bir kadın geldi (muhtemelen şu an evli olduğu ve çocuklarının annesi olan kadın) çok sinirlenmişti, eve geri dönmüştük. Babaannem beni odaya götürüp kapıyı üstüme kapatıp yanlarına gitmişti. O kadının boğazına bıçak dayamıştı babaannem ise onları ayırmaya çalışıyordu. Kadının neden annemi görmek için o kadar ısrarcı olduğunu bu gün bile anlamış değilim.
Onun sol yüzük parmağındaki dövmeyi hatırlıyorum; A harfiydi. Bana söylediğine göre benim için yaptırmıştı. nedense inanmamıştım, hala daha inanmıyorum.
Son olarak yaz tatilindeki telefon konuşmamızı hatırlıyorum; Hafta sonu vakit geçirmek için sözleşmiştik. Beni çok özlediğini arayacağını söyledi. Hafta sonu olduğunda ise aradığımda bir kadın sesi; aradığınız numara kullanılmamaktadır... O gün ondan ve onu aramaktan vazgeçtiğim gün oldu. Belli ki o benden çoktan vazgeçmişti. Sadece ben anlamamışım...
Bunca şeyi hatırlamama rağmen hala yüzünü net hatırlayamıyorum ne tuhaf...
Artık üzülmüyorum. Onun hakkında tek düşündüğüm uğur değil hayal kırıklığı olması. Babaannem yanlış isim vermiş. Eminim o da böyle olacağını bilmiyordu.
Bazı insanlar baba veya anne olamaz. biyolojik görevlerini yerine getiren insan müsveddeleri olurlar. O benim için baba olamadı ama umarım başkaları için olmuştur. Zira her yaptığın hatayı geride bırakamazsın bazıları engel olur. Ben ayağına takılan bir taş olmak istemedim, zorla kendimi de sevdiremezdim. Ama o babalıktan kaldı, insanlıktan da öyle....



                                                                                                                        Rose.

taslak işte

 Nasılsın sorusuna yorgunum diyorum genelde, lügatımda kalan tek kelime buymuş gibi tekrarlıyorum hayat nasıl olursa olsun epey zor geçiyorm...